4 Nisan 2012 Çarşamba

Film Festivali ve Annelik

İstanbul'da bahar benim için film festivali demektir. Kanım kaynar festival başladığında, sanki aşık olmuşum gibi yanaklarım al al olur filmleri düşününce... Günde 4 tane film seyredebilirim. 2. haftanın sonunda her şey birbirine girmiştir, sanki yerde alt yazı vardır da ben üstünden atlayarak hatta uçarak geçerim. Beyoğlu'nun festival kalabalığı farklıdır. Her zamanki İstiklal Caddesi değildir işte. Ellerinde programlarıyla karşılaşınca kendiliğinden sohbetler gelişir. En çok hangisini beğendiniz diye başlayan. Her sene yüzlerce film günde 5 filme gitsek bile 2 haftada ancak 70 film izleyebiliriz. O yüzden seçici olmak lazım. Tavsiye bu konuda şahanedir.

Ha bir de kokusu farklıdır festival günlerinde Beyoğlu'nun, havadaki taze bahar kokusu, sinema salonlarının ( Ahh Emek ahhh) tozuna bulanmıştır. Film aralarında gittiğim Lades'teki yemek kokusu, sokaklarda kahve kokusuna karışmıştır. Candır Film Festivali can. Kışın sonu demektir. İstanbul'da yaşamak ne güzel dedirtir.

Geçen sene hamileliğimin son 3 ayında yattığım için gidemedim bir tane bile filme. Bu sene ise 4. günde 3 film görebildim. Kızım uyurken yada babası ile birkaç saat takılırken arada koşarak gidip geliyorum. Davetiye gişesindeki bayanı tanıyorum. Kızımı soruyor. "Evde" diyorum. "Kim bakıyor?" "Babası..." Sanki biraz ayıplıyor beni. "Ne var bu filmde" diyor sanki "bırakıp gelmiş minik kızı... Yazık yazık.."

Öyle mi kızımı bırakıp sinemaya gitmem kötü birşey mi? Suçluluk mu duymalıyım beni mutlu eden birşeyleri yaptığım için ? Asla değil, bu tuzağa düşmeyeceğim. Beni bu kadar mutlu eden bir etkinlikten neden kendimi soyutlayayım? Kızımla da vakit geçiriyorum, kendime de vakit ayırıyorum. Bundan gerçekten mutlu oluyorum.

Ne demiştik? Mutlu anne, mutlu çocuk...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder